Yıl 2025. Yine bir LGS sabahı. Kimimizin çocuğu sınavda, kimimiz öğretmen, kimimiz sadece izleyici… Ama hepimiz bu sistemin tanığıyız.
Son yıllarda, LGS bir yarıştan çok bir labirente dönüştü. Çocuklar artık müfredat bilgisiyle değil; soyutlama, sezgi ve “bilinmeyeni bilme becerisi”yle sınanıyor. Kulağa bilimsel geliyor olabilir ama gerçekte olan şu: Öğrenciler müfredattan sapmış sorularla boğuşuyor, öğretmenler bile anlamakta zorlanıyor, velilerse çocuklarının yükünü omuzlarında taşıyor.
Bir öğrencinin şu cümlesi yüreklere işliyor:
“Hocam, biz yeni nesil soru çözmüyoruz, yeni nesil bocalıyoruz.”
Evet, belki sınavlarda Mars’a koloni kurmak için plan sorulmuyor, ama çocuklara Mars’ta oksijen bulmaları gerektiği kadar zor sorular yöneltiliyor. Bu çocuklar ne mühendis, ne filozof… Daha oyun çağında hayatın ağırlığını taşıyan “yarışçı bireyler”e dönüştüler. Ve işin acısı, onların yorulduğunu ancak onlar haykırınca fark eder olduk.
Yeni nesil soru, eski nesil anlayışla hazırlanırsa sonuç tam da budur:
Yorgun beyinler, tükenmiş umutlar ve sessiz feryatlar…
Peki nerede hata yapıyoruz?
Soruların öğrencilerin seviyesinden uzak olması mı?
Müfredatla örtüşmeyen içerikler mi?
Yoksa çocukların psikolojisini yok sayan sistemin kendisi mi?
Cevap çok açık: Hepsi.
Eğitim; sadece öğretimle değil, empatiyle, vicdanla ve gerçeklikle yoğrulmalı. Bugün biz bir nesli testlerde “daha zeki” göstermek adına çocukluktan mahrum bırakıyoruz. Bu yarışta en hızlı koşan kazanıyor, ama geride kalanların ruhu çürüyor.
Şimdi herkesin kendine sorması gereken bir soru var:
Gerçekten çocuklarımız için mi bu sistem?
Yoksa birilerinin “başarı” istatistiklerine malzeme mi?
Milli Eğitim Bakanlığı’na, ölçme değerlendirme merkezlerine, her seviye yönetime sesleniyoruz:
Bu bir sistem eleştirisi değil sadece. Bu, sınıfta gözleri dolan, çocuğuna açıklama yapamayan binlerce öğretmenin, evladının elini tutamayan binlerce anne babanın ve en önemlisi “daha çocukken yaşlanmış” milyonlarca öğrencinin feryadıdır.
Müfredatla örtüşmeyen sınav; öğretmeni küçük düşürür, öğrenciyi kahreder, aileyi umutsuzluğa iter. Sınav zor olmasın demiyoruz. Ama adil, ölçülebilir ve eğitimle örtüşen bir sınav olsun istiyoruz.
Çünkü bu sistemin en büyük kurbanı ne öğretmen, ne veli, ne müfredat…
Bu sistemin en büyük kurbanı, çocukluğundan feragat etmek zorunda bırakılan çocuklardır.
Ve unutmayalım:
Bir sınavla ölçülemeyen yetenekler, bir sistemle heba olmamalı.
Çünkü uzaya çıkanlar değil, çocuk yüreğine dokunanlar insanlığı ilerletir.
Vicdanın Nöbeti: Öğretmenler Konuşuyor, Duyan Var mı?
Geleceği İnşa Eden Öğretmen, Kendi Geleceğinden Emin Değil
Geleceği İnşa Eden Öğretmen, Kendi Geleceğinden Emin Değil
Aile Yılı: Köklerimize Dönüş, Geleceğe Güvenli Yürüyüş
Temel Çalışma Hakları Eğitimi ve Sendikal Bilinç Kapsamında Hakla Büyüyen, Bilinçle Yükselen Bir Mücadele
Sendikacılık Emekle Kurulur, İftirayla Yıkılmaz
Sendikal Mücadele, Yeni Yüzyılda Neyi Savunmalı?
Eğitim Çalışanlarının Hakları İçin Mücadele: Sadece Bugün Değil, Her Gün
UZAYA ÇIKTIK DA ÇOCUĞUN KALBİNE DÖNEMEDİK
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Destansı Yürüyüş, Umudun Zaferi, Birliğin Gücüyle Büyüyen Başarı Hikâyesi
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Re’sen Atama Hangi Aklın Kârı
Yükseköğretimi Dönüştüren Çağrı: Bir Kongrenin Ardından