Temel Çalışma Hakları Eğitimi ve Sendikal Bilinç Kapsamında Hakla Büyüyen, Bilinçle Yükselen Bir Mücadele
Tarih boyunca insanlık, emeğin karşılığını almak için mücadele etti. Zorla çalıştırılmanın, hak gaspının, adaletsiz ücretlerin gölgesinde filizlenen çalışma hayatı; zamanla hak arayışıyla yoğruldu, örgütlü bilinçle güçlendi. Bugün elimizde olan pek çok temel hak, bu uzun ve zorlu mücadelenin sonucudur. Ancak ne yazık ki, kazanılmış hakların bile korunamadığı bir çağda yaşıyoruz. İşte bu yüzden, temel çalışma haklarının bilinmesi, sadece bireysel bir gereklilik değil, toplumsal bir zorunluluktur.
Çalışan bir birey olarak görevlerimiz olduğu kadar haklarımız da var. Bu hakları bilmek, onları savunabilmenin ilk adımıdır. Çalışma saatlerinden izin haklarına, sendikal örgütlenmeden toplu sözleşmelere kadar her başlık; bir hukuk mücadelesinin, bir alın terinin, bir irade beyanının ürünüdür. Ancak bu bilgileri okul sıralarında öğrenmiyoruz. Ne yazık ki, kamu çalışanlarının büyük bir bölümü, haklarını ancak hakları ihlal edildiğinde fark ediyor. Oysa bu bilinç, en baştan, görevle birlikte verilmelidir.
Tam da bu noktada Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen gibi güçlü yapılar devreye giriyor. Bu sendikalar yalnızca maaş artışı, tayin hakkı gibi taleplerin değil; bilinçli, onurlu ve örgütlü bir çalışma kültürünün savunucusudur. Eğitim-Bir-Sen, düzenlediği temel haklar seminerleriyle üyelerine sadece bilgi sunmuyor; aynı zamanda kendilerine ve mesleklerine olan saygılarını da perçinliyor. Çünkü bilgi, sadece hak aramak için değil; haksızlığa karşı sağlam durabilmek için de gereklidir.
Sendikal Bilinç Nedir? Neden Gereklidir?
Sendikal bilinç; sadece bir sendikaya üye olmakla sınırlı değildir. Sendikal bilinç; emeğin değerini bilmek, haksızlığa karşı susmamak, dayanışmanın gücüne inanmak ve birliğin kutsallığını kavramaktır. Bugün kamu çalışanlarının çoğu, bireysel sorunlarını çözmek için kapı kapı dolaşmakta; oysa bu sorunların çoğu, örgütlü bir duruşla kolayca çözülebilecek meselelerdir.
Sendikal bilinç, yalnızca kazanımları kutlamakla değil; onların nasıl elde edildiğini, hangi bedellerle alındığını anlamakla gelişir. Bugün kazanılmış bir toplu sözleşme maddesi, belki de geçmişte verilen onlarca mücadelenin meyvesidir. O mücadelelerin arkasında ise bilinçli, kararlı ve cesur insanlar vardır. Eğitim-Bir-Sen’in teşkilat yapısı, bu duruşu temsil eden bir okul gibidir. Her temsilci, her yönetici, her üye; bu bilinç zincirinin bir halkasıdır.
Hak Bilinci Olmayanın Direnci Zayıf Olur
Hakkını bilmeyen, haksızlığa uğradığında ne yapacağını da bilemez. Bu nedenle Eğitim-Bir-Sen, üyelerine temel mevzuat eğitimleri, hak odaklı seminerler ve sahada karşılaşılan sorunlara dair çözüm yolları sunarak büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Sadece sendika merkezleri değil; il ve ilçe teşkilatları da bu misyonu sahiplendiğinde, eğitimden sağlığa, adliyeden üniversiteye kadar her kurumda güçlü bir sendikal bilinç oluşur.
Temel çalışma haklarının öğretilmesi, aynı zamanda istismarların da önüne geçilmesidir. Zorla görevlendirmeler, angarya işler, yıldırma politikaları; ancak hak bilinci yüksek bireylerle ortadan kalkar. Hak bilinci; korkuyu değil cesareti, çekilmeyi değil örgütlenmeyi doğurur.
Eğitim-Bir-Sen Bilinçli Mücadelenin Adıdır
Bugün Eğitim-Bir-Sen, yalnızca özlük haklarını savunan bir sendika değil; aynı zamanda bir bilinç hareketidir. Bu hareket, yalnızca üyelerine değil; tüm eğitim camiasına dokunan, toplumu aydınlatan, geleceği şekillendiren bir yapıdır. Katıldığı çalıştaylardan çıkardığı raporlara, düzenlediği eğitimlerden yürüttüğü kampanyalara kadar her adımı; hak odaklı, insan onuruna yaraşır bir mücadeleyi temsil eder.
Kamu çalışanlarına, “hangi hakka sahibim” sorusunu sordurtan değil; “hangi haklar için ne zaman mücadele edeceğim” diyebilen bir bilinç kazandırmak; Eğitim-Bir-Sen’in temel misyonudur. Bu misyonu yaşatmak, yalnızca yöneticilerin değil; her üyenin sorumluluğudur.
Son Söz Olarak: Bilinçli Nesil, Adaletli Gelecek
Bilinçli bireylerin oluşturduğu bir toplum, adaletin ve hakkaniyetin teminatıdır. Eğer yarının kamu çalışanlarının, haklarını bilen, özgüveni yüksek, dayanışma ruhunu kuşanmış bireyler olmasını istiyorsak; bugünden başlayarak temel çalışma hakları eğitimi ve sendikal bilinci önce kendi çevremize, sonra tüm teşkilatlara taşımamız gerekiyor.
Çünkü emek; değerini, ancak bilinçli ellerde bulur. Çünkü hak; ancak sahip çıkılırsa varlığını sürdürebilir. Ve çünkü sendikal mücadele; sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de şekillendirir.
UZAYA ÇIKTIK DA ÇOCUĞUN KALBİNE DÖNEMEDİK
Vicdanın Nöbeti: Öğretmenler Konuşuyor, Duyan Var mı?
Geleceği İnşa Eden Öğretmen, Kendi Geleceğinden Emin Değil
Geleceği İnşa Eden Öğretmen, Kendi Geleceğinden Emin Değil
Aile Yılı: Köklerimize Dönüş, Geleceğe Güvenli Yürüyüş
Sendikacılık Emekle Kurulur, İftirayla Yıkılmaz
Sendikal Mücadele, Yeni Yüzyılda Neyi Savunmalı?
Eğitim Çalışanlarının Hakları İçin Mücadele: Sadece Bugün Değil, Her Gün
UZAYA ÇIKTIK DA ÇOCUĞUN KALBİNE DÖNEMEDİK
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Destansı Yürüyüş, Umudun Zaferi, Birliğin Gücüyle Büyüyen Başarı Hikâyesi
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Re’sen Atama Hangi Aklın Kârı
Yükseköğretimi Dönüştüren Çağrı: Bir Kongrenin Ardından