Sendikacılık Emekle Kurulur, İftirayla Yıkılmaz
Sendikal mücadele, rüzgârın estiği yöne göre yön değiştirenlerin değil; hangi koşulda olursa olsun doğru bildiği yolda yürüyenlerin işidir. Bu yol, yokuşlarla doludur; inişi çıkışı, baskısı, sarsıntısı eksik olmaz. Ama ne olursa olsun, bu yolun istikameti bellidir: Emekçinin hakkını savunmak, kamu görevlisinin onurunu korumak ve yarınlara daha adil bir çalışma hayatı bırakmak.
Son zamanlarda, belli dönemlerde ortaya çıkan bazı kirli taktiklere yeniden tanıklık ediyoruz. Gerçek üretmeyenler, algı üretmeye çalışıyor. Sahada karşılığı olmayanlar, sosyal medya hamleleriyle gündem oluşturmaya çalışıyor. Her yıl aynı takvimle sahneye çıkan bu anlayış, sendikacılığı bir rekabet alanı değil, bir karalama kampanyasına dönüştürmenin peşinde.
Ne zaman toplu sözleşme masası kurulur, ne zaman kamuoyunda sendikal başarı konuşulur, ne zaman üye sayımına yaklaşılır, işte o zaman aynı çevreler harekete geçiyor. Hiçbir somut delile dayanmayan, yalnızca “çamur at, izi kalsın” mantığıyla üretilmiş söylemlerle hem kurumlara hem insanlara zarar veriliyor. Hedef belli: Gerçekleri bulandırmak, çalışanların zihnini karıştırmak ve birikmiş emeği itibarsızlaştırmak.
Fakat unuttukları bir şey var: Emek, iz bırakır. Ve o iz, geçici fırtınalarla silinmez. Yılların emeğini, bir günün iftirası gölgeleyemez.
Sendikal duruş, söylemle değil; sorumlulukla şekillenir. Bizim anlayışımız, günübirlik başarıların değil, uzun soluklu kazanımların peşindedir. Bizim mücadelemiz, rakip sendikalarla değil; adaletsizlikle, hak gaspıyla ve liyakatsizlikle ilgilidir.
Bugünlerde, kamuoyunu yanıltmak için dolaşıma sokulan yalan haberler, çarpıtılmış bilgiler ve düzmece belgeler, aslında bir zayıflığın ifadesidir. Üretmeyenin saldırganlaştığı, başaramayanın suçlayana dönüştüğü bu denklemde, biz sessizliğimizi emekle bozuyoruz. Çünkü biliyoruz ki hakikat, geç de olsa yolunu bulur.
Bu sendika, herhangi bir şahsın itibarıyla değil; binlerce üyesinin duasıyla, sahadaki alın teriyle, yılların birikimiyle ayakta duruyor. Bizi biz yapan, klavye başında değil; toplantı salonlarında, adalet kürsülerinde ve işyerlerinde verdiğimiz mücadeledir.
Kimsenin sesi kesilmesin diye ses olduk. Kimsenin hakkı yenmesin diye direndik. Ve bugün de aynı yerde, aynı inançla duruyoruz.
İftirayla gelen rüzgâr geçicidir. Ama alın teriyle kurulan bir yapı, kök salmıştır.
Biz bu yola dün çıkmadık, bugün vazgeçmeyiz. Çünkü bizim sendikacılığımız, duruşun adıdır.
UZAYA ÇIKTIK DA ÇOCUĞUN KALBİNE DÖNEMEDİK
Vicdanın Nöbeti: Öğretmenler Konuşuyor, Duyan Var mı?
Geleceği İnşa Eden Öğretmen, Kendi Geleceğinden Emin Değil
Geleceği İnşa Eden Öğretmen, Kendi Geleceğinden Emin Değil
Aile Yılı: Köklerimize Dönüş, Geleceğe Güvenli Yürüyüş
Temel Çalışma Hakları Eğitimi ve Sendikal Bilinç Kapsamında Hakla Büyüyen, Bilinçle Yükselen Bir Mücadele
Sendikal Mücadele, Yeni Yüzyılda Neyi Savunmalı?
Eğitim Çalışanlarının Hakları İçin Mücadele: Sadece Bugün Değil, Her Gün
UZAYA ÇIKTIK DA ÇOCUĞUN KALBİNE DÖNEMEDİK
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Destansı Yürüyüş, Umudun Zaferi, Birliğin Gücüyle Büyüyen Başarı Hikâyesi
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Re’sen Atama Hangi Aklın Kârı
Yükseköğretimi Dönüştüren Çağrı: Bir Kongrenin Ardından